15 Mart 2013 Cuma

Mastering'e Giriş 2. Bölüm


Dev mastering yazı dizisi ikinci kısmı ile devam ediyor. Ben çeviri yapıyorum sadece bilgiler bana ait değildir. Doğrusu ve yanlışı ile çeviri sizlerle.

Kaynak: http://downloads.izotope.com/guides/iZotopeMasteringGuide_MasteringWithOzone.pdf

PRESETS

Biraz preset’ler hakkında konuşmaya başlamak için iyi bir vakit gibi duruyor. Preset’lerin farklı kullanım çeşitleri vardır. En temel ve kullanışlı preset uyanmanıza yardım eden ve okun yaydan çıkmasını sağlayan preset’tir. Eğer mastering yaparken belli başlı sürekli kullandığınız efektler var ise işlemin başından itibaren kullandığınız ortak efektleri içeren bir preset ile çalışmanız gerektiği çokta akıl edilemeyecek bir durum değil. Dahası, eğer belli bir hedefinizi kotarmak,  belli bir efekti uygulama işinin üstesinden başarılı şekilde gelmek için uygun bir başlangıç noktası istiyorsanız (örneğin, “3db of limiting with a level matched A/B compare” ya da “ya da yüksek frekans skalası ile daha fazla parlaklık”) bir preset’in elinizin altında olması gayet uygun ve hoş olacaktır.

Preset’ler kulağınızın eğitimi açısından da yararlı olacaklardır. -Reklamlar-  Örneğin Ozone’da bolca preset var ve çok çeşitliler. –Reklamlar bitti- Farklı preset’ler deneyerek farklı araçların farklı kombinasyonlarda nasıl sound yarattığı konusunda fikir sahibi olabilirsiniz. Unutmayın ki gerçek bir değerlendirme yapabilmek için; onları kapatıp açtığınızda seviyelerin eş değerde bulunması gerekir.

Kişisel fikrimi söylemem gerekirse ben preset’leri final sürecinin başlangıç noktası olarak kullanmak için pek kullanışlı bulmuyorum. Örneğin “reggae” ya da “RnB Thumb” için bir preset. Bu ilginç bir fikir olabilir; bir reggae sound’unu hangi etmenler reggae yapar? Fakat gerçeğe baktığımızda bir preset reggae parçanızın nasıl tınladığını bilemez bu yüzden reggae parçanızın neye ihtiyaç duyduğunu da bilemez. Belki sizin parçanız çok baslı ve preset’te bas eklemek üzere tasarlanmış. Muhtemelen elinizdeki reggae parçanın diğer bir çok reggae parçadan farklı tınlamasını isteyeceksiniz. -------------------------------------------------------------------

Umarım hangi preset’lerin ne şekilde ne zaman kullanılması gerektiği hakkında fikir sahibi olmuş ve bunları birbirne bağlarken ne kadar dikkatli olmanız gerektiğini anlatabilmişizdir.

MASTERING SÜRECİ İÇİN GENEL TAVSİYELER

Kendinizi elinizdeki araçların ne işe yaradığı, nasıl kullanıldığı hakkında eğitirken kesinlikle bilmelisiniz ve farkında olmalısınız ki elinizdeki araçlar sound’u kendi kendilerine oluşturmuyorlar. Onlar sound’a yardımcı olmak için geliştirildiler, siz sound’un ne istediğine, ne tarz bir yardıma ihtiyacı olduğuna karar vermelisiniz. Bu söylem çok klişe olabilir fakat doğrudur.

Bugünlerde sahip olduğumuz bir gerçek var o da DSP araçları (digital signal processing) bu araçlar çok güçlüler ve bize sound’u milyon tane şekilde değiştirme imkanı verirler (twist, repair, contort vb.). Şu da bir gerçektir ki processing’e ne kadar bulaşırsanız orijinal sound’u zedeleme potansiyeliniz o kadar artar. Bir multi band tool orijinal sound’a bir single band tool’dan çok daha fazla zarar verecektir. Bir mid-side process problem yaratacaktır fakat standart stereo processor yaratmayacaktır. DİKKATLİ OLUN! Karar vermeden önce neyin tam olarak etkili olacağını iyi belirleyin, hedefinizi iyi tanımlayın. Sonrasında hangi aracın daha yararlı olacağı konusunda  en iyi seçimi yapabilirsiniz.

Mastering Kafası

Düşünce biçimizin aşağıdakine yakın bir biçimde ilerlemelidir;

1.Adım – Dinle:”hmm, sanırım değiştirmem gereken şeyleri tanımladım”

2.Adım – Değerlendir:”Hangi araç ya da teknik bu değişikliği yapmak için en iyisi?”

3.Adım – Dene, tecrübe et:”Hadi deneyelim”

4.Adım – Gözden geçir:”Tamam, denedim… Ama oldu mu?”


Yaptığınız deney tutsa da adım 1 ya da adım 2 ye dönüp dönmeyeceğinizi tekrar sorgulayın. Tatmin oluncaya kadar bu işlemi yapabildiğiniz kadar yapın.

Mastering pratik ipuçları

1. Mix’inizi master’laması için bir başkası ile çalışın. Bir çok proje stüdyosunda aynı kişi hem sanatçı hem producer hem mix hem de master mühendisi. Eğer bir mastering mühendisi ile beraber çalışmanız mümkün değilse en azından bir başkasının sizinle beraber dinlemesini sağlayın. Ayrıca şöyle bir durumda söz konusu olabilir; Birilerini bulun, onlar sizin mix’lerinize master yapsınlar siz onların mix’lerine master yapın. Neden? Şöyle ki eğer dinleme ortamınızdan dolayı çok fazla bas ekleme eğilimindeyseniz ya da top end’in yeterli olmadığını düşünüyorsanız bu tarz eğilimler mastering aşamasında dengelenecektir. Mix mühendislerinin genel özelliğidir ki kendi müziklerine çok yakın şekilde işi yaparlar.  Diğer dinleyicilerin duymadğı şeylere odaklanacaksınız ve herkesin duyduğu şeyleri kaçıracaksınız.

2. Mola verin ve molalarda başka CD’ler dinleyin. Diğer seslerin neye benzediğini duyarak kulaklarınızı tazeleyin. Tecrübeli, işin nereye gittiğini bilen profesyoneller dahi mola verirler ve benzer kayıtları dinlerler. Bu sayede süreç boyunca kendilerini yenilenmiş, taze tutarlar.

3. Farklı sistem ve hoparlörlerden dinleyin. Başka farklı parçalarla beraber bir CD’ye yazın ve evdeki stereo ses sisteminizde dinleyin ya da araba ile etrafta dolanın ve arabanızda dinleyin. Bazı spesifik farklılıkları kafanıza takmayın fakat diğer parçaların sound’unun neye benzediğine dair düşünün.

4. Mono olarak nasıl duyulduğunu kontrol edin. Bu çok vurgulu olmayabilir. Bir çok durumda stereo ile mono arasındaki oran önemli bir bilgidir; Radyo yayını, LP, plak ve MP3 oluştururken. Mono dinlediğiniz zaman önemli enstrumanlarda duyum problemleri oluyorsa, kayboluyorlarsa ya da level önemli ölçüde düşüyorsa; yaptığınız iş üzerinde tekrar düşünmenizde yarar var demektir.

5. Monitör 85 dB SPL (C-Weighted) civarında. Ne kadar yüksek? Hoparlörlerinizin sesini sizden bir metre uzaklıktaki biriyle zorlanmadan muhabbet edebileceğiniz seviyeye kadar açın. Bu civarlarda. Düşük seviyede medium volume’leri dinlediğiniz zaman, mid sesleri (kulağın daha hassas olduğu bölge) duymaya daha elverişli olursunuz tiz ve bas sesleri daha az duyarsınız. Bu Fletcher-Munson efekti denen bir şeyle ilgilidir. Der ki; farklı frekansların farklı playback volume’lerinde nasıl farklı duyuldukları ile alakalıdır. Bu nedenle farklı volume’lerde nasıl duyulduğunu zaman zaman test edin.

6. Tamam olduğunuzu, işinizin bittiğini düşününce. Yatağa gidin uyuyun. Ertesi sabah tekrar dinleyin.

12 Mart 2013 Salı

Mastering'e Giriş

Merhabalar, tarafımdan unutulmaya yüz tutmuş bu sevgili, işlevi sorgulanmaya gayet açık bloğuma bir çeviri çalışması ile devam edeyim dedim. Bir arkadaşım paylaşmış facebook’ta bu linki bende tıkladım ve ahanda ben bunu çevireyim vatana millete, genç, bu işle uğraşmak isteyen arkadaşlara, dostlara bir katkım olabilirse ne mutlu bana dedim. Çevirim devam ediyor. Giriş kısmını çevirdim yazının. Kaynak link burada “Mastering with Ozone” diye bir şey. Güzel güzel yazmışlar bildiklerini saklamamışlar. Tabi geline yemek tarifi veren kaynana misali belli püf noktaları hasır altı etmişlerse onu bilemem. Yazı da illa çevrim ve anlatım hataları vardır. Özünü alın.

http://downloads.izotope.com/guides/iZotopeMasteringGuide_MasteringWithOzone.pdf

Buyrun başlayalım;

Giriş

Mastering genellikle anlaşılmaz bir sanat türü olarak görülür. Bu kılavuz sır perdesini aralıyor – sadece mastering’in ne olduğunu açıklamıyor ayrıca kişinin nasıl bir mastering mühendisi gibi hareket ederek mastering alanındaki altın hedeflere ulaşabileceğini açıklıyor. Peki altın hedef nedir? Çok basit: bir ses kaydını daha iyi duyurmaya çalışarak sunum için hazırlamak. Elimize gelen ses kaydını elimizden çıkardığımızda daha iyi duyuluyor olmalıdır.

Her şey mix’le başlıyor

İyi bir kayıt olduğunu düşündüğünüz mix ile işiniz bitti. Çalım güzel, kayıt temiz, mix yerli yerinde. Ses dosyasının programdan bir çıktısını aldınız ya da CD’ye çektiniz ve müzik oynatıcınıza gururlar parçayı koyup play tuşuna bastınız. Fakat parçayı profesyonel kayda sahip favori sanatçınızın ardından açtığınızda tanımlayamadığınız bir eksiklikle karşılaşıyorsunuz kaydı engelleyen bir “x faktör” var. Kaydımla ilgili yanlışlık nedir?

Genel problemleri tanımlayalım

-Geniş duyulmuyor ve sesi yeteri kadar yüksek değil. Açmak ya da en yüksek seviyede mixing down yapmak problemi çözmüyor. Evet, ses daha yüksek çıkmaya başlıyor fakat gerekli etki veya temizlik kayda eklenmiyor.

-Cansız duyuluyor. Diğer örnek aldığım kayıtlar sıcak, derin aynı zamanda parlak ve genişler. Yüksek frekanslarda EQ’yu boost etmeye çalışıyorsunuz fakat nafile şimdi de sesler kaba ve gürültülü geliyor.

-Vokaller ve enstrumanlar ince ve zayıf duyuluyorlar. Favori parçanızın sahip olduğu doygunluk sizin parçanızda yok. Bir compressor ekleyip üzerindeki ayarlar oynuyorsunuz… Şimdi de bütün mix’in sesi sıkışmış, ezilmiş şekilde duyuluyor. Vokalin sesi yüksek olabilir fakat ziller dinamik değiller. Cansız duyuluyor.

-Bas punchy değil, güçlü duyulmuyor. Alçak frekansları boost ediyorsunuz fakat şimdi daha yüksek fakat bulanık, çamur gibi duyuluyorlar. Güçlü değiller.

-Mix’teki bütün enstrumanları duyabiliyorsunuz, stereo halde hepsi olması gereken yerde duruyor fakat genel hale bakıldığında bir yanlışlık var. -------

-Parça içindeki belli tracklere reverb koydunuz. Fakat reverbler farklı boşluklarda ayrı tellerden tınlıyormuş gibi duyuluyor. Diğer CD’lerinizde bu tarz boşluklar birbirine bağlı şekilde duyuluyor. Bir odanın içinde diğer bir oda varmış gibi değil. Bütün mix boyunca süregelen bir ferahlık var.

Şimdi ne yapacağım?

Mastering kaydı bir üst seviyeye çeken süreçtir. (Pratikte genel olarak bu şekilde sonuç alınır). Yukarıda belirttiğimiz sorunlar üzerine çalışan bir süreç olarak tanımlanabilir. Mastering’den beklememeniz gereken şey sahip olduğunuz kaydın sound’unu yeniden üretmesidir. Mastering iyi bir mix’in ya da iyi bir aranjenin yerine geçmez. Yüksek sesli kayıtlar iyi yazım/aranje/mix VE mastering’in sonucu ortaya çıkarlar. Bu unsurlar kaydı en başından sonuna beraberce yüksek sesli ve iyi hale getirirler en sonunda bir sihirli değnek yardımıyla değil. Bir şekilde mix işinde en iyi eforunuzu temsil eden bir seviyeye ulaştığınızda, gurur duyabileceğiniz bir işe sahip olduğunuzda artık mastering’i yoklamanın soundunuza bu işlemin neler katabileceğini düşünmenin zamanı gelmiş demektir.

Bir gecede Bob Ludwig olmayacaksınız elbette. (bakınız; www.gatewaymastering.com) fakat master’ı yapılmış parçanızla uğraşırken çok çarpıcı sonuçlara ulaşmanız mümkün.

Sonuç olarak doğru cevaplar yok, yanlış cevaplar yok, hızlı ve zor cevaplar yok. Ne var ki, mastering ve audio production dallarında tecrübelerinizle değer kazanan bazı temel prensipler var.

Mastering nedir?

Mastering’in bir çok tanımı olmasına rağmen biz bu kılavuzda onu “bir mix’i devralma ve dağıtım için hazırlama süreci” şeklinde alıp inceleyeceğiz. Genel anlamda bu durum aşağıdaki adımları ve hedefleri içerir.

Kaydın sesi

Bu adımın hedefi iyi bir mix’i (genellikle stereo formatta) alıp ona son dokunuşları yapmaktır. Bu adım seviye ayarlarını ve mix’in genel duyumunu da içerebilir. Bunu iyi duyulan bir mix ve profesyonel duyulan bir master arasında ki fark olarak düşünebiliriz. Ayrıca zorunlu durumlarda bu adım broad equalization, compression, limiting vs. eklemeleri içerebilir. Aslında bu süreç CD replication ve LP dünyasında genellikle “premastering” olarak geçer. Fakat burada basitleştirmek için mastering diyoruz.

Albüm boyunca tutarlılık

Tutarlılık albümdeki her bir parça ile ilgili dikkate alınması gereken bir husustur. Albüm içersinde peş peşe çalan parçalar birbirleriyle denge açısından uyumlu olmak durumundadırlar. Sesler uyumlu mu? Seviyeler uyuşuyor mu? Albümde ki parçalar ortak bir karaktere sahip mi? En azından dinleyiciyi volume dengesi yapmak zorunda bırakmayacak şekilde eşit seviyedeler mi?

Bu adım genel olarak bir önceki adımı içerir. Ek olarak önemli olan her bir şarkının sıralı şekilde nasıl duyulduğu, birbirleri ile ilişkilerinin nasıl olduğudur. Bu bir parça için bir preset hazırlayıp bunu bütün parçalarda kullanarak tutarlı bir sound yakalayacağınız anlamına gelmez. Buradaki hedef farklı karakterlerdeki parçaların aralarını bulabilmek ve onlara ortak bir karakter yaratabilmektir.

Sunum için hazırlık

En son adım parçayı, parçaların sıralarını download, üretim ya da cd basımı için hazırlamaktır. Bu adımda uygulanacak yöntem tercih edilen sunum formatı ile ilişkilidir. Eğer sunum CD formatında olacaksa parçalar resampling ve/veya dithering yolu ile 16 bit/44.1 kHz ‘ye çevrilebilir, parçaların index’leri, track gaps, pq codes ve diğer spesifik CD işaretleri ayarlanır. Eğer sunum web tabanlı olacaksa parçaların ayarlarını mp3 ya da AAC’ye çevrilecek şekilde yapabilirsiniz ya da parçayı yüksek çözünürlüklü şekilde sunabilirsiniz. Bunun yanında ilgili parça bilgisini dosyaya eklemelisiniz.

Mastering yaklaşımları

Konu mastering olunca üç farklı yaklaşım şeklinden söz edebiliriz. Bu üç metoda kişilik kazandıralım ve onları bayan onarıcı (Ms. Fix-it) bay iyileştirici (Mr. Make-it-better) ve bayan işin özü (Ms. Nuts-and-bolts) olarak analım.

Bayan onarıcı (Ms. Fix-it)

Bayan onarıcı kayıttaki problemleri fark edebilen kimsedir. Çok fazla bas, çok fazla tiz, çok fazla dinamik alan… Problem her neyse bu kişi üzerinde çalışır, dengelemesi gereken unsurları dengeler ve seslerin daha iyi duyulmasını sağlar. Aslında bu işlem sonrasında sesler büyük ihtimalle mühendisin mix stüdyosunda duyduğu gibi tınlamaya başlayacaktır.

Bay iyileştirici (Mr. Make-it-better)

Bu eldeki işe nasıl biraz daha tat katılacağını bilenlerin işi. Parlasın, gürül olsun ya da çok derin, geniş bir sound olsun fark etmez. Bay iyileştirici iyi bir mix’i daha iyi bir konuma koyabilir.

Bayan işin özü (Ms. Nuts-and-bolts)

Bu kişi tam bir inek. Seksi hileler yok ya da bu kız bir süper kahraman peleriniyle de gezmiyor. Bayan işin özü işlerin doğru gittiğinden ve işlemlerin doğru yapıldığından emin olan kimsedir. Onun gözlemi altındaki master’lar teknik hataya maruz kalmadan oluşurlar. Bu kız gayet pratiktir, mümkün olan en iyi sonuca en kestirme yoldan ulaşır.

Şöyle ki, her mastering mühendisi bu üç karakteri de içinde barındırır ve ne zaman hangi karakteri ile hareket etmesi gerektiğini bilir.

Mastering’in Temelleri

Mixing vs. Mastering

Mixing ve mastering işlemlerini tek bir adım içerisinde yapmamanız gerektiği konusunda sizi önemle uyarıyoruz. Yani farklı track’ler içeren bir projeyi simultane bir şekilde mixlerken bir de üzerine master yapmaya çalışma durumundan bahsediyoruz. İkisini bir arada yapmaya çalıştığınızda mix, master, aranje ve hatta kayıt işlemlerini de karışık bir şekilde aynı pota içinde eritmeye çalışacaksınız. Kayıt/mix/master durumlarının birbirlerinden ayrılması hususu çok önemlidir. Mastering yaparken hedefiniz “bu synth’e şöyle bir patch eklersem nasıl duyulur acaba?” diye düşünmek değil mix’in genel sound’unu geliştirmektir. Eğer karışık bir aranjede yalnızca bir enstrumanın sesi üzerine çok yoğunlaşırsanız bütün mix’i boşlayıp yalnızca o enstrumanın sesini geliştirmiş olursunuz ve genele baktığınızda mix’in içindeki diğer dinamikler bu değişimden olumsuz etkilenirler. İstediğiniz mix’i elde edin. Bir stereo dosyası olarak mix down edin ve son adım olarak ayrı bir şekilde master edin.

Mastering’in temel parçalarından biri de başkalarının işlerini master ederek pratik yapmaktır. Size geniş ölçüde denge, ton ve dinamik alan dinleyip pratik etme imkanı verir. Her mühendisin, producer’ın bu etmenler hakkında kendi edinimleri vardır. Olabildiğince açık ve net bir şekilde konuşabilmek için bir mastering mühendisinin görevi mühendisin ve producer’ın (en nihayetinde sanatçının) vizyonunu anlayabilmektir. Biraz tecrübe sahibi olduğunuzda onlardan yararlanarak parça üzerinde ne tarz dokunuşların gerekli ne tarz dokunuşların gereksiz olduğunu kestirebilir, üzerinde uğraştığınız sound’un evrimleşme sürecine daha objektif bir kulak yardımı ile katkıda bulunabilirsiniz. Ne var ki, çok kıymetli, tecrübeli mühendisler bile master işini yeni, farklı, yorulmamış kulakların, farklı bakış açısının avantajlarından yararlanmak için dışarıdan bir başkasının yürütmesini isterler.

Mastering efektleri

Mastering yaparken tipik olarak sınırlı sayıda spesifik prosesörle çalışırsınız.

Compressor’ler, limiter’lar ve expander’lar: Bunlar bir mix’in dinamiğini ayarlamak için kullanılırlar. Spesifik frekansların ya da enstrumanların (bas kontrolü, de-essing vokal gibi) dinamiklerinin dengelenmesi için multi band dynamic processor’a ihtiyaç duyulabilir. Açıklamak gerekirse Single band compressor mix’in sahip olduğu frekansların range’i üzerinde değişiklik yapılmasını sağlar.

Equalizer’lar: Tonal dengenin şekillendirilmesinde kullanılırlar.

Reverb:Mix’in genel sound’u üzerine derinlik sağlaması açısından eklenebilir. Ayrıca, reverb mix’in içerdiği tracklerden birinin üzerine de eklenebilir.

Stereo Imaging: Ses alanının genişliği ve canlılığı üzerinde ayar yapmak için kullanılabilir.

Harmonic exciters: Mix’e edge ya da parlaklık ekleyebilir.

Limiters/Maximizers: Peak’leri engelleyerek genel ses seviyesini arttırabilirler.

Dither: Higher word lenght kayıtları (e.g. 24 or 32 bit) lower bit depth kayıtlara (e.g. 16 bit for CD) çevirme olanağı sunar bunu yaparken dynamic range’i korur ve distorsiyonu minimize eder.
Bütün bu efektler arasında kalıp nereden başlıyacağınızı sorguluyor olabilirsiniz. Öncelikle şunu iyi bilin bütün bu efektlere sahip olduğunuz için hepsini kullanmak zorunda değilsiniz. Yalnızca ihtiyacınız kadar kullanın. Açıkça, mastering yaparken bu efektlerin hangisinin kullanılıp kullanılmayacağı konusunda kesin ve tek bir doğru yok, deneysel takılmaktan kaçınmayın.

Benim tercih ettiğim sıralama genellikle;
1.     Equalizer
2.       Dynamics
3.       Post equalizer
4.     (Harmonic exciter)
5.       (Stereo imaging)
6.       (Reverb)
7.       Loudness maximizer

Daha az kullanılan prosesörler parantez içine alınmıştır.

İPUCU: Eğer yukarıdaki işlem hakkında altın kural olmaya yaklaşmış bir durum varsa o da şudur; Loudness Maximizer ve Dither yukarıdaki zincirin en sonunda konumlandırılmalıdırlar.

10 Ağustos 2011 Çarşamba

Ekonomik Home Studio Ekipman Önerileri ve Bir kaç Bilgilendirme

Çok ta pahalıya kaçmadan ekipman uyumu ve fiyat/performans kriterlerini gözümüzün önünden ayırmadan home recording anlamında tatmin edici sonuçlara ulaşmak mümkün. Biraz araştırma ve ne istediğimizi bilme hallerinde ipin ucu.

Genel bişeyler aktarayım öyleyse bildiğim kadarıyla, gün gelip okuyana belki bi yararı dokunur fikir olur.

Ekonomik bir home stüdyo kurarken öncelikli ihtiyacımız elbette ki bir bilgisayar :) laptop mı olsun, desktop mı olsun dersek cevabımızın özü "performans" olacaktır. kullandığımız programı ve yapacağımız işlemleri kaldıracak performansta bir laptop ya da desktop işimizi görecektir. günümüz sistemlerinde örnek vermek gerekirse 4 çekirdek sahibi bir işlemci + 2 gb ram ve vista harici "xp" ya da "7" windows işletim sistemleri yeterli olacaktır. tabi bir de işin macintosh boyutu var o ekonomik klası aşmakta diye düşünmeteyim o yüzden girmeyelim oralara :) tabi sistemimiz ne kadar kuvvetli olursa o kadar iyi olacaktır bizim için işlem kalitesi, hızı.

İkinci olmaz ise olmazımız ise kanaatimce bir harici ses kartıdır (dahili olanlarıda var gerçi) neden ses kartına ihtiyaç duyarız sorusunun cevabı ise; latency dir. direk bilgisayara usb bağlantısıyla ses kayıt etmeye çalıştığımızda sesi gecikme ile kayıt ederiz. bu gecikmeyi önlemek için ses kartına ihtiyacımız vardır. ayrıca ses kartına ihtiyaç duyarız çünkü sesin bilgisayar tarafından kayıpsız, verdiğimiz gibi algılanmasını isteriz. burada khz değeri devreye girer 48 khz bir ses kartı kaydedilen sesin saniyede 48000 kopyasını alır ve bilgisayara aktarır. khz değeri arttıkça doğal olarak sesteki kayıp oranımız azalır. kayıt kalitesi yükselir. e tabi ses kartı aldığımız sesin kalitesini de iyi yönde etkiler. başlangıçta bizlere usb bağlantılı 48 khz 24 bit bir ses kartı yeterli olacaktır.

Bir öneri olarak şöyle buyrun;

http://www.compel.com.tr/P/1-10-3431

Diğer bir olmaz ise olmazımız ise monitör hoparlörlerdir (aslında başlangıçta konuyu komşuyu rahatsız etmemek adına biraz kulakları uzun kullanımda rahatsız etsede referans kulaklıklarda gayet işinizi kolaylaştırıp, yardımcı olacaklardır) neden monitör hoparlörlere ihtiyaç duyarız; monitör hoparlörler bize sesi çiğ şekilde iletirler, bizde bu sayede sesin ne olduğunu görürüz, duyduğumuza göre frekans ayarlarıyla gerekliyse oynar, aldığımız çiğ ve net duyuma göre sesi yontarız. şöyle diyelim sesi kayıpsız duyarız böylece elimizde tam olarak ne olduğunu biliriz ve ona göre önlemimizi alır, sesi yontarız. tabi bu aletlerin iyileri biraz tuzlu, ekonomik olanlarıda iyi olanları kadar başarılı değiller ama bir kaç önerim olmayacak değil. tabi referans monitör ve kulaklığa aynı anda sahip olsanız çok daha iyi olacaktır, yaptığınız işi farklı kaynaklardan dinlemek her zaman elinizde ne olduğuna dair daha mantıklı makul fikirler edinmenizi kolaylaştırcaktır

Şöyle buyrun;
http://www.compel.com.tr/P/2-10-2942
Max. bu ayarda, bundan daha ucuz ürünlerde var, behringer olur, yamaha olur

mesela, biraz tırto aslında amaca göre ama neden olmasın;
http://www.compel.com.tr/P/2-10-2317

Ya da iyi araştırılıp paracıklara kıyılması gereken küçük ama etkili olaylar var;
http://www.compel.com.tr/P/2-15-2907

Referans kulaklık olarak ne alabiliriz, bu kafalarda;
http://www.mydukkan.com/urunler_detay.asp?id=3936&gid=1841
çok başarılı bir üründür, haberiniz olsun
akg, sennheiser vb. markalar (araştırdıkça karşınıza çıkacaktır) araştırılabilir elbet

Eğer ses(vokal)kaydı yapacak isek, en büyük kriterlerimizden biri alacağımız ses kartının üzerinde 48V phantom power olup olmadığıdır. eğer yok ise o ses kartı condenser mikrofon ile kayıt yapmaya el verişli değildir. peki condenser mikrofon nedir; kabaca mikrofonları ikiye ayırırsak condenser ve dinamik mikrofonlar vardır. bu dinamik mikrofonların algılayabildiği frekans aralığı condenser mikrofonlara oranla epey düşüktür. hassasiyet farkı diyelim. dinamik mikrofonlar sahnede şarkı söylerken tercih edilirken condenser mikrofonlar daha çok kayıt amaçlı kullanılırlar, yerine göre, istenilen tona göre elbette opsiyonel olarak dinamik mikrofonlarda kayıt amaçlı kullanılır. özetle ekonomik bir condenser mikrofon işimizi görecektir, ha tabi yine araştırıp tırto ürünlere kaçmadan, artık araştırmak lazım. bu arada bu condenser mikrofonlar enstruman kayıt amaçlıda kullanılabilirler, enstrumanları mikrofonlamak ayrı bir iş tabi, enstruman mikrofonları ayrı ve özel olarak incelenmesi gereken bir konu

Condenser mikrofon için şöyle buyrun;
http://www.compel.com.tr/P/11-23-2967
fiyat performans açısından çok başarılı bir seçim olduğu kanaatindeyim

Gayet ekonomik bir seçim olarak;
http://www.compel.com.tr/P/11-10-1057

Ya da bakınız hem şık hem performans abidesi bir ürün;
http://www.compel.com.tr/P/11-23-659

Dinamik mikrofon olarak bir efsane ile başlayacağız, şöyle buyrun;
http://www.mydukkan.com/urunler_detay.asp?id=1785&gid=573

Ya da yine rode dan ki çok başarılı bir markadır;
http://www.compel.com.tr/P/11-23-3043
Ömür boyu garantilidir kendisi

Bilgisayar, ses kartı, hoparlör (kulaklık) mikrofon tamam..

Şöyle bir kaç dip not düşelim diyelim ki gitar, bas kayıt etmek istiyorsanız yine az önce verdiğim ses kartı işinizi görecektir. midi kayıt etmek istiyorsanız ayrıca midi girişli bir ses kartına yönelmeniz gerekecektir

Şöyle buyrun;
http://www.compel.com.tr/P/1-10-1959
ki başarılı bir karttır

Ha olmadı extreme takılıcam diyorsanız şöyle buyrun
http://www.compel.com.tr/P/1-14-3435
Çok baba bir üründür, yalnız midi kaydıyla ilgili üretimden bir hatası olduğunu okumuştum, midi girişini algılaması için bilgisayarı her açtığınızda tekrardan midi girişini bağlamanız gerektiği gibi bir şeydi araştırmak lazım

Ha bir de ne kaldı software (yazılım) bütün bu kayıt, mix, mastering işlemlerini yapabilmeniz için birde programa ihtiyacınız olacak, basit kayıt amaçlı programlar olduğu gibi çok kapsamlı programlarda piyasada mevcut, ya da daha çok sanal enstruman odaklı programlarda yok değil, parçayı komple sanal enstrumanlarla bitirdikten sonra üstüne vokaller ekleyip mix, master, efekt, prodüksiyon işlerinizi halledebilirsiniz. en çok bilinenlerden başlayalım en kapsamlısı (pro tools) biraz daha düşük çaplısı (cubase) biraz daha sanal enstruman odaklısı (reason) biraz daha küçük çaplısı (fruity loops) vb. programlar işinizi fazlasıyla göreceklerdir, programların fiyatları biraz uçuk kaçıktır ama internette crack li halde bulamayacağınızı söyleyemem, biraz araştırmak lazım, ha bi de logic var macbook için.

Mesela;
http://www.compel.com.tr/P/4-12-3986

Ya da;
http://www.compel.com.tr/P/4-11-4034

Olmadı mı öyleyse oyun oynayın, iyi bir güç kaynağı ekran kartı ve ram işinizi görecektir

Şöyle alalım;

http://www.vatanbilgisayar.com/xfx-hd-679x-zhfc-hd6790-gddr5-1gb-256bit-amd-radeon-dx11-ekran-karti/productdetails.aspx?I_ID=54495

:))

Umarım yararlı olmuştur, bana inanmadan önce bir de kendiniz araştırın derim, ben de sallıyorumdur belki :)

M audio fasttrack II, rode m2 ve fruity loops üçlüsü ile yapılmış bir kaydı aşağıdaki linkten dinleyebilir, somut bir örneğe kavuşabilirsiniz konuyla ilgili, parçada doğru düzgün mastering, mixing, prodüksyon yok ona göre dinleyin, ses kayıt kalitesi hakkında fikir edinmek amaçlı.

http://soundcloud.com/moontrip-1/celebration-of-a-departure

6 Haziran 2010 Pazar

1 2 3

Başarı abidesi bir proje, çalışma, grup, duruş ...

Son dönem en çok dinlediğim gruplardan olan 123 ve EP si stereo love hakkında değerlendirmeler yapmaya çalışacağım, kendilerini bir kere ghetto da bir kere de taşkışla da izleme fırsatım oldu gelecek mimar sinan üni. Konserine de yüksek ihtimalle katılacağım. Ghetto da ki performans gerçekten harikaydı, stereo love ın tanıtım konseri olarak planlanan performans albümde bulunan kda adlı parçanın başarılı klibinin gösterimiyle başladı ardından sahnede devleşti müzisyenlerimiz, büyülediler. Sanırım o konserin kaydıda yapıldı. Sesler seyirciye çok net geliyordu, soundcheck işinin altından başarıyla kalkılmıştı anlaşılan, duyum açısından gayet tatmin olduk o gece. Gelelim taşkışla konserine zaten sahneye organizasyon problemleri yüzünden geç çıkmak durumunda kalan grup ghetto da ki gibi bir performansla ağırlayamadı bizi fakat tabi ki yine her şey çok güzeldi, memnun ve etkilenmiş ayrıldık konser alanından. Gerçi bu konserin ardından eskişehir senfoni orkestrasıyla verdikleri konserle yine bir devleştiler, bir devleştiler, orada olamadığım için üzüldüm zaman zaman, ilki kadar heycanlı olmasada ikinci bir senfoni orkestrası işbirlikli konser beklemiyor değiliz kendilerinden. Sırada mimar sinan konseri var, bakalım, bekliyoruz, heycanlıyız. (derken konser geçiverdi ve ben gidemedim, yazıyı da bir kaç zaman sonra bitirmek durumunda kaldım, artık gözümüz 19 haziran peyote konserinde, bakalım.)

EP ye geçecek olursak, genel olarak çok başarılı bulduğumu söylemeliyim ilk önce. Üç parçayı (again, kda, niles) zaten internet üzerinden, video, kayıtlar ve konserlerde dinleme şansım olmuştu. Diğer üç parçayı (küstüm otu, damla, betty) ise albüme sahip olduktan sonra dinleme fırsatım oldu ki çok başarılılar. EP nin bildiğim kadarıyla uzun bir mazisi var 5 yıldır pişen parçalar bir kaçı, farklı yerlerde kayıtları, mix leri ve mastering leri yapılmış. Bildiğimiz üzere grup ilk kurulduğu dönemde amaç sürekli 123 metronomda setler çalmak ki yapıyorlar bunu. Stereo Love da o dönemin bir hatırası gibi geldi bana. Bütün albüm 123 metronomda gitmekte.

Albümde Küstüm otu, damla ve betty daha bir farklı havadayken geriye kalan diğer üçlü vokallerin ve parçaların vokalli olması durumunun etkisiyle gerek trafiğiyle gerek tuşesi ve altyapılarıyla daha farklı bir tattalar. Sanırım albüm iki kısıma ayrılabilir; Dilara Sakpınarsız 123 ve Dilara Sakpınarlı 123 olmak üzere. İlk üçlü daha elektronik bir havaya sahip, davullar daha sakin, baslar çok hoş ve tek düze, sakin bir elektronik set tadında. İkinci kısım ise vokallerin etkisiyle trafiğin şekillenmesi sonucu, daha bir iniş çıkışa sahip, daha bir aktif. Vokallerden konuşmassak olmaz, ben canlı performansta daha başarılı buldum Dilara nın sesini, gerek izlediğim konserler, gerek izlediğim canlı video lar böyle düşünmeme neden oldu. Ha kayıtta ki performansta gayet başarılı lakin canlıda daha başarılı. Bu EP de sözler de Dilara ya ait, özellikle Niles ın sözleri çok başarılı gelmekte bana, vokal melodileri olarak bütün parçaları beğenmekteyim. Bir de Niles ın kaydında canlı performanslarda olan bir nüans eksik, öyle ki “soon the night will fall down” diye başlayan kısmın başında bir efekt geliyor performanslarda ama kayıtta yok o, başlarda üzsede beni bu nüans kaybı sonrasında alıştım. “gülüşmeler”.

Sonuç olarak, dinlenmesi gerekli EP lerden biri stereo love, gerçi bulmak bir o kadar güç olsa da mikropgramofon.com online siparişlerinizde size yardımcı olmaktan çekinmiyor.

3 Mayıs 2010 Pazartesi

Hi Fi ye başlangıç ve Şaka gibi hoparlör audioengine a2

Hani çok kült bir tabir vardır deriz ki canavar gibi. işte tam anlamıyla canavar gibi hoparlörler bu yazının konusu olan hoparlörler.

Hoparlör almaya karar verdim, tabi araştırma yapmam gerekti önceden, bende çağımızın olmazsa olmazlarından google a sarıldım hemen, hoparlör yazıp bir arattım ki sormayın ciddi anlamda başka bir dünya varmış, hi fi diye bir şey varmış mesela onun varlığından haberdar oldum, dudak ucuklatan, cep yakan, lanet olsun böyle hobiye ama tiryakisiyiz abi ne yapacaksın dedirten fiyatlar varmış, şaşırdım. Çokta güzel insanlar varmış bir de bu olaylar hakkında makaleler yazan, bu işleri kovalayan. Ayrıca satış yapan şirketlerde çok keyifli sohbetler edebileceğiniz insanlarla doluymuş, yavaş yavaş onu da fark etmeye başladım.

Bir zaman sonra hoparlör yapımının bir sanat olduğuna bile karar verdim öyle ki bu işi yapan insanlar mükemmeli arıyorlar ama biliyorlar ki mükemmel yok, bir yerden sonra seçenek kişiye kalıyor. Tartışıyor bu insanlar aralarında aynı müzik tartışır gibi, film tartışır gibi hoparlör tartışıyorlar, kendilerince belirledikleri en ideal hoparlör kabini materyalini tartışıyorlar mesela.

Ağızları yavaş yavaş, hissettirmeden kulaklara götüren, ciddi anlamda heycanlandıran, kendinize “olum bu ne lan bu ne nasıl bişey lan bu” diyerek vurmaya zorlayan (evet vurdum) hoparlörlere geçmek istiyorum müsadenizle, onlar infected mushroom dan nameler üfleye dursunlar kulağıma biz onların dedikodusunu yapmaya devam edelim.
Öncelikle a2 yle a5 i değişimli olarak dinleme şansına eriştiğimi belirtmek isterim mavi hifi de, gerçekten çok sıcak karşıladılar beni ve gayet ilgiliydiler. Şöyle diyelim a2 iyle a5 in küçüğünü tasarlamayı, üretmeyi düşünen, düşleyen audioengine ekibi kesinlikle amacına ulaşmış. Küçük mekanı olan, daha az bütçeye sahip müzik severlere armağan niteliğinde ürün hazırlamış ekip.

Ben hoparlörleri mi m audio fast track usb II ses kartıma bağladım dinliyorum, ortaya çıkan sonuçtan gayet memnunum tabi başka bir ses kartıyla dinleme fırsatım olmadı henüz o yüzden bir karşılaştırma yapamayacağım, mavi hifi de direk ipod bağlantısıyla dinlemiş ve o zamanda gayet tatmin olmuştum aldığım sesten, umarım bir gün daha üst model ses kartlarıyla ürünü deneme şansım olur bende buraya yazarım yorumumu.

Şöyle diyelim, hi fi sektörünün bir amacı vardır hani, kaydedilen sese ulaşmak, kayıpsız o kaydı dinleyebilmek, kayıttaymışçasına, konserdeymişçesine, enstrumandan çıkan sesi tam anlamıyla alabilmek, o hissi ilkkez bugün mavi hi fi de yaşadım işte ben bugün, inanamadım, ne a5 e inandım ne a2 ye inandım, açıkçası çok soru işareti vardı kafamda ürünleri dinlemeden önce, nasıl olabilirki diye düşünüyordum, ne kadar fark edebilir ? kesin gideceğim fark etmiş gibi yapıp geri geleceğim diyordum zaman zaman kendime, inanılmaz, sonuç inanılmaz.

O heycanımı üstümden atıp ürünü dinlemeye odaklanmamın ardından 1 dakika içinde kendimi kaybettim, ağzım kulaklarıma doğru gitti, suyu aktı falan, bir 5 dakika sonra unuttum herşeyi nerede olduğumu, umursamadan yavaş yavaş ritm tutmaya başladım, gözlerimi kapadım, vokal buralarda olmalıydı, perküsyonlar burdaydı, bas gitarist karşımdaki koltuğa oturmuş çalıyordu, bende hafif hafif katılıyordum olaya, tempo tutuyordum, sallanıyordum yavaştan.

Odamın boyutunu ve bütçemi göz önüne alarak bir çift a2 aldım ve eve geldim, hoparlörleri büyük bir heyecanla m audio fast track usb II ses kartıma bağladım, rca to rca kablom olmadığından hoparlörle birlikte verilen biri uzun biri kısa iki adet mini jack kablomdan uzun olanını ses kartımın kulaklık girişiyle a2 nin mini jack girişine bağladım, yaklaşık 15 metrekarelik odamda daha önce oluşmamış bir atmosfer oluştu, özellikle akustik (foo fighters – in your honor disc 2), triphop (thievery corporation – the mirror conspiracy) ve pop (lady gaga – the fame) parçalarda çok keyifli duyumlar elde ettim. Tiz seslerle bas seslerin ayrımı odamda ilk kez bu kadar iyi yapılabiliyor karışımı ilk kez bu kadar net duyuluyordu, daha önce ulaşamadığım net duyum ve frekanslarda müzik dinlemenin zevki yine heycanlandırdı, oturdum, dinledim.

Hi fi ye yeni başlayan birinin audioengine a2 ve a5 üzerinden olayı anlatması gibi bir yazı oldu, umarım yararlı olur yeni başlayan diğerleri için bu tecrübem, şüphesi olanlara, olmaz diyenlere diyeceğim ; var böyle bir şey, iyi müzik dinlemek, kaliteli duyumun keyfine varmak isteyen herkes kıyısından köşesinden tutmalı bu işin. Audioengine a2 başlamak için harika bir seçim, ha benim yerim var bütçemde geniş diyorsanız buyrun size a5 verelim, olayın keyfini çıkarın.

Teknik açıdan hoparlörleri değerlendirecek kapasitede değilim açıkçası, tamam teknik özelliklerine baktım kıyasladım çeşitli hoparlörlerle, ismi, gücü, tipi, şekli nedir biliyorum az çok ama bunlar her yerde yazıyor ekstra bir teknik değerlendirmeye girebilecek kadar bilgili değilim ama bu hoparlörü almadan önce bu tarz bi yazı çok aradım, onun internet ortamındaki eksiklğini gidermek istedim birazda, bu yazı sonrasında bu küçük canavarlara daha çok güvenebilirsiniz herhalde.

Saygılar.