6 Haziran 2010 Pazar

1 2 3

Başarı abidesi bir proje, çalışma, grup, duruş ...

Son dönem en çok dinlediğim gruplardan olan 123 ve EP si stereo love hakkında değerlendirmeler yapmaya çalışacağım, kendilerini bir kere ghetto da bir kere de taşkışla da izleme fırsatım oldu gelecek mimar sinan üni. Konserine de yüksek ihtimalle katılacağım. Ghetto da ki performans gerçekten harikaydı, stereo love ın tanıtım konseri olarak planlanan performans albümde bulunan kda adlı parçanın başarılı klibinin gösterimiyle başladı ardından sahnede devleşti müzisyenlerimiz, büyülediler. Sanırım o konserin kaydıda yapıldı. Sesler seyirciye çok net geliyordu, soundcheck işinin altından başarıyla kalkılmıştı anlaşılan, duyum açısından gayet tatmin olduk o gece. Gelelim taşkışla konserine zaten sahneye organizasyon problemleri yüzünden geç çıkmak durumunda kalan grup ghetto da ki gibi bir performansla ağırlayamadı bizi fakat tabi ki yine her şey çok güzeldi, memnun ve etkilenmiş ayrıldık konser alanından. Gerçi bu konserin ardından eskişehir senfoni orkestrasıyla verdikleri konserle yine bir devleştiler, bir devleştiler, orada olamadığım için üzüldüm zaman zaman, ilki kadar heycanlı olmasada ikinci bir senfoni orkestrası işbirlikli konser beklemiyor değiliz kendilerinden. Sırada mimar sinan konseri var, bakalım, bekliyoruz, heycanlıyız. (derken konser geçiverdi ve ben gidemedim, yazıyı da bir kaç zaman sonra bitirmek durumunda kaldım, artık gözümüz 19 haziran peyote konserinde, bakalım.)

EP ye geçecek olursak, genel olarak çok başarılı bulduğumu söylemeliyim ilk önce. Üç parçayı (again, kda, niles) zaten internet üzerinden, video, kayıtlar ve konserlerde dinleme şansım olmuştu. Diğer üç parçayı (küstüm otu, damla, betty) ise albüme sahip olduktan sonra dinleme fırsatım oldu ki çok başarılılar. EP nin bildiğim kadarıyla uzun bir mazisi var 5 yıldır pişen parçalar bir kaçı, farklı yerlerde kayıtları, mix leri ve mastering leri yapılmış. Bildiğimiz üzere grup ilk kurulduğu dönemde amaç sürekli 123 metronomda setler çalmak ki yapıyorlar bunu. Stereo Love da o dönemin bir hatırası gibi geldi bana. Bütün albüm 123 metronomda gitmekte.

Albümde Küstüm otu, damla ve betty daha bir farklı havadayken geriye kalan diğer üçlü vokallerin ve parçaların vokalli olması durumunun etkisiyle gerek trafiğiyle gerek tuşesi ve altyapılarıyla daha farklı bir tattalar. Sanırım albüm iki kısıma ayrılabilir; Dilara Sakpınarsız 123 ve Dilara Sakpınarlı 123 olmak üzere. İlk üçlü daha elektronik bir havaya sahip, davullar daha sakin, baslar çok hoş ve tek düze, sakin bir elektronik set tadında. İkinci kısım ise vokallerin etkisiyle trafiğin şekillenmesi sonucu, daha bir iniş çıkışa sahip, daha bir aktif. Vokallerden konuşmassak olmaz, ben canlı performansta daha başarılı buldum Dilara nın sesini, gerek izlediğim konserler, gerek izlediğim canlı video lar böyle düşünmeme neden oldu. Ha kayıtta ki performansta gayet başarılı lakin canlıda daha başarılı. Bu EP de sözler de Dilara ya ait, özellikle Niles ın sözleri çok başarılı gelmekte bana, vokal melodileri olarak bütün parçaları beğenmekteyim. Bir de Niles ın kaydında canlı performanslarda olan bir nüans eksik, öyle ki “soon the night will fall down” diye başlayan kısmın başında bir efekt geliyor performanslarda ama kayıtta yok o, başlarda üzsede beni bu nüans kaybı sonrasında alıştım. “gülüşmeler”.

Sonuç olarak, dinlenmesi gerekli EP lerden biri stereo love, gerçi bulmak bir o kadar güç olsa da mikropgramofon.com online siparişlerinizde size yardımcı olmaktan çekinmiyor.

3 Mayıs 2010 Pazartesi

Hi Fi ye başlangıç ve Şaka gibi hoparlör audioengine a2

Hani çok kült bir tabir vardır deriz ki canavar gibi. işte tam anlamıyla canavar gibi hoparlörler bu yazının konusu olan hoparlörler.

Hoparlör almaya karar verdim, tabi araştırma yapmam gerekti önceden, bende çağımızın olmazsa olmazlarından google a sarıldım hemen, hoparlör yazıp bir arattım ki sormayın ciddi anlamda başka bir dünya varmış, hi fi diye bir şey varmış mesela onun varlığından haberdar oldum, dudak ucuklatan, cep yakan, lanet olsun böyle hobiye ama tiryakisiyiz abi ne yapacaksın dedirten fiyatlar varmış, şaşırdım. Çokta güzel insanlar varmış bir de bu olaylar hakkında makaleler yazan, bu işleri kovalayan. Ayrıca satış yapan şirketlerde çok keyifli sohbetler edebileceğiniz insanlarla doluymuş, yavaş yavaş onu da fark etmeye başladım.

Bir zaman sonra hoparlör yapımının bir sanat olduğuna bile karar verdim öyle ki bu işi yapan insanlar mükemmeli arıyorlar ama biliyorlar ki mükemmel yok, bir yerden sonra seçenek kişiye kalıyor. Tartışıyor bu insanlar aralarında aynı müzik tartışır gibi, film tartışır gibi hoparlör tartışıyorlar, kendilerince belirledikleri en ideal hoparlör kabini materyalini tartışıyorlar mesela.

Ağızları yavaş yavaş, hissettirmeden kulaklara götüren, ciddi anlamda heycanlandıran, kendinize “olum bu ne lan bu ne nasıl bişey lan bu” diyerek vurmaya zorlayan (evet vurdum) hoparlörlere geçmek istiyorum müsadenizle, onlar infected mushroom dan nameler üfleye dursunlar kulağıma biz onların dedikodusunu yapmaya devam edelim.
Öncelikle a2 yle a5 i değişimli olarak dinleme şansına eriştiğimi belirtmek isterim mavi hifi de, gerçekten çok sıcak karşıladılar beni ve gayet ilgiliydiler. Şöyle diyelim a2 iyle a5 in küçüğünü tasarlamayı, üretmeyi düşünen, düşleyen audioengine ekibi kesinlikle amacına ulaşmış. Küçük mekanı olan, daha az bütçeye sahip müzik severlere armağan niteliğinde ürün hazırlamış ekip.

Ben hoparlörleri mi m audio fast track usb II ses kartıma bağladım dinliyorum, ortaya çıkan sonuçtan gayet memnunum tabi başka bir ses kartıyla dinleme fırsatım olmadı henüz o yüzden bir karşılaştırma yapamayacağım, mavi hifi de direk ipod bağlantısıyla dinlemiş ve o zamanda gayet tatmin olmuştum aldığım sesten, umarım bir gün daha üst model ses kartlarıyla ürünü deneme şansım olur bende buraya yazarım yorumumu.

Şöyle diyelim, hi fi sektörünün bir amacı vardır hani, kaydedilen sese ulaşmak, kayıpsız o kaydı dinleyebilmek, kayıttaymışçasına, konserdeymişçesine, enstrumandan çıkan sesi tam anlamıyla alabilmek, o hissi ilkkez bugün mavi hi fi de yaşadım işte ben bugün, inanamadım, ne a5 e inandım ne a2 ye inandım, açıkçası çok soru işareti vardı kafamda ürünleri dinlemeden önce, nasıl olabilirki diye düşünüyordum, ne kadar fark edebilir ? kesin gideceğim fark etmiş gibi yapıp geri geleceğim diyordum zaman zaman kendime, inanılmaz, sonuç inanılmaz.

O heycanımı üstümden atıp ürünü dinlemeye odaklanmamın ardından 1 dakika içinde kendimi kaybettim, ağzım kulaklarıma doğru gitti, suyu aktı falan, bir 5 dakika sonra unuttum herşeyi nerede olduğumu, umursamadan yavaş yavaş ritm tutmaya başladım, gözlerimi kapadım, vokal buralarda olmalıydı, perküsyonlar burdaydı, bas gitarist karşımdaki koltuğa oturmuş çalıyordu, bende hafif hafif katılıyordum olaya, tempo tutuyordum, sallanıyordum yavaştan.

Odamın boyutunu ve bütçemi göz önüne alarak bir çift a2 aldım ve eve geldim, hoparlörleri büyük bir heyecanla m audio fast track usb II ses kartıma bağladım, rca to rca kablom olmadığından hoparlörle birlikte verilen biri uzun biri kısa iki adet mini jack kablomdan uzun olanını ses kartımın kulaklık girişiyle a2 nin mini jack girişine bağladım, yaklaşık 15 metrekarelik odamda daha önce oluşmamış bir atmosfer oluştu, özellikle akustik (foo fighters – in your honor disc 2), triphop (thievery corporation – the mirror conspiracy) ve pop (lady gaga – the fame) parçalarda çok keyifli duyumlar elde ettim. Tiz seslerle bas seslerin ayrımı odamda ilk kez bu kadar iyi yapılabiliyor karışımı ilk kez bu kadar net duyuluyordu, daha önce ulaşamadığım net duyum ve frekanslarda müzik dinlemenin zevki yine heycanlandırdı, oturdum, dinledim.

Hi fi ye yeni başlayan birinin audioengine a2 ve a5 üzerinden olayı anlatması gibi bir yazı oldu, umarım yararlı olur yeni başlayan diğerleri için bu tecrübem, şüphesi olanlara, olmaz diyenlere diyeceğim ; var böyle bir şey, iyi müzik dinlemek, kaliteli duyumun keyfine varmak isteyen herkes kıyısından köşesinden tutmalı bu işin. Audioengine a2 başlamak için harika bir seçim, ha benim yerim var bütçemde geniş diyorsanız buyrun size a5 verelim, olayın keyfini çıkarın.

Teknik açıdan hoparlörleri değerlendirecek kapasitede değilim açıkçası, tamam teknik özelliklerine baktım kıyasladım çeşitli hoparlörlerle, ismi, gücü, tipi, şekli nedir biliyorum az çok ama bunlar her yerde yazıyor ekstra bir teknik değerlendirmeye girebilecek kadar bilgili değilim ama bu hoparlörü almadan önce bu tarz bi yazı çok aradım, onun internet ortamındaki eksiklğini gidermek istedim birazda, bu yazı sonrasında bu küçük canavarlara daha çok güvenebilirsiniz herhalde.

Saygılar.